Türk Denetimli Serbestlik Sisteminin 20. yılı dolayısıyla düzenlenen Uluslararası Kongre kapsamında, “Emekle Büyüyen Bir Yolculuk: Denetimli Serbestlikte İz Bırakanlar” paneli gerçekleştirildi. Panelin moderatörlüğünü Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Basri Bağcı yaptı.
Ceza infaz ve denetimli serbestlik alanına uzun yıllardır önemli katkılar sunan isimlerin bir araya geldiği panelde; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, Yargıtay Genel Sekreteri Mehmet Fatih Belviranlı, Yargıtay Üyeleri Mehmet Doğru ve Yılmaz Çiftçi, İzmir Bölge Adalet Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Dr. Vehbi Kadri Kamer ile Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Necati Nursal konuşmacı olarak yer aldı.
Panelde, denetimli serbestliğin kurumsal gelişimi, ceza infaz sistemindeki dönüşüm, uygulamada edinilen tecrübeler ve gelecek vizyonu kapsamlı şekilde ele alındı. Konuşmacılar, sistemin bugünlere gelmesinde emeği geçen tüm paydaşları saygıyla anarak, denetimli serbestliğin topluma kazandırma misyonunun önemine dikkat çekti.
Panelde ilk konuşmacı olarak Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım söz aldı. Genel Müdür Yıldırım, panelde yaptığı konuşmada denetimli serbestliğin Türkiye’deki gelişim sürecine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Yıldırım, denetimli serbestlikle ilk tanışmasının 2005 yılına uzandığını belirterek, o dönemde sistemin tam olarak anlaşılmamış olmasına rağmen “geleceğin en önemli teşkilatlarından birinin kurulmakta olduğuna” inandığını ifade etti. Mütevazı imkânlarla yaklaşık bin personelle kurulan sistemin, geçen yirmi yıl içinde büyük bir dönüşüm yaşadığını vurgulayan Yıldırım, bugün denetimli serbestliğin Türk infaz yapısının vazgeçilmez bir unsuru hâline geldiğini söyledi.
2013–2017 yılları arasında önceki dönem Genel Müdür olarak görev yaptığı dönemde sistemin kurumsal yapısının önemli ölçüde güçlendirildiğini anlatan Yıldırım, bu süreçte ilk kez Denetimli Serbestlik Yönetmeliği’nin çıkarıldığını, uygulamaların objektif bir zemine oturtulduğunu ve müdürlerle düzenli yıllık değerlendirme toplantılarının başlatıldığını aktardı. Gelişmiş ülkelerin infaz modelleriyle karşılaştırıldığında Türkiye’nin kısa sürede önemli bir mesafe kat ettiğini belirten Yıldırım, “Denetimli serbestlik, ceza infazının geleceğidir” ifadeleriyle sistemin stratejik önemine işaret etti. Dijitalleşmenin bu alanı daha da ileri taşıyacağını vurgulayan Yıldırım, “Dijital sistemlerle desteklenen bir denetimli serbestlik, gelecekte ceza infaz kurumlarının yerini alacak güçlü bir iyileştirme modeli olacaktır” dedi.
Türkiye’nin uluslararası kuruluşlarla entegrasyonuna da değinen Yıldırım, Avrupa Denetimli Serbestlik Konfederasyonu (CEP), Avrupa Cezaevleri Birliği (EuroPris) ve Uluslararası Islah ve Ceza İnfaz Kurumları Birliği (ICPA) gibi kuruluşlarda aktif üyeliklerin bilgi paylaşımı açısından büyük katkı sağladığını belirtti. Denetimli serbestliğin 10. ve 20. yıllarında aynı görevde bulunmanın kendisi için özel bir anlam taşıdığını söyleyen Yıldırım, sistemin Türk infaz yapısı içindeki yerinin önümüzdeki dönemde daha da güçleneceğine olan inancını dile getirdi.
Panelde bir diğer panelist olan Yargıtay Genel Sekreteri Mehmet Fatih Belviranlı da görüşlerini paylaştı. İlk görev yerinin 1998 yılında Çankırı Ceza İnfaz Kurumu olduğunu hatırlatan Belviranlı, o dönemin zorlu şartlarına rağmen bugün gelinen noktayı “büyük bir zihniyet devrimi” olarak nitelendirdi.
Belviranlı, reform süreciyle birlikte ceza infaz kurumlarının sadece güvenlik odaklı kurumlar olmaktan çıkarak, rehabilitasyon, yeniden topluma kazandırma ve sosyal entegrasyon merkezi hâline geldiğini vurguladı. “Devlet şunu gördü: Bu insanlar bir gün tahliye olacak. Önemli olan onları topluma faydalı bireyler hâline getirmek.” dedi.
Sistemin başarısının, uzun soluklu ve istikrarlı yönetim dönemleri ile siyasi iradenin desteğine dayandığını belirten Belviranlı, Türk ceza infaz sisteminin bugün Avrupa’daki birçok ülkenin üzerinde, daha insani ve gelişmiş bir yapıya sahip olduğunu söyledi. Ceza infaz kurumlarında yetişmiş personelin tecrübesinin sistemin güçlenmesinde kritik rol oynadığını ifade etti.
Denetimli serbestliğin kuruluş sürecine de değinen Belviranlı, o dönemdeki kararlı yaklaşım sayesinde sistemin kısa sürede güçlendiğini belirterek, “Bugün bu sistem başarıyla işliyorsa, o gün ortaya konulan kararlılığın çok büyük payı vardır.” dedi. Konuşmasını, denetimli serbestliğin ve rehabilitasyon temelli yaklaşımın Türkiye ceza infaz sisteminin merkezinde yer aldığını vurgulayarak tamamladı.
Yargıtay Üyesi Mustafa Doğru, panelde yaptığı konuşmada, Türkiye’de denetimli serbestlik sisteminin 20 yılda geldiği noktayı değerlendirdi. 1997 yılında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nde göreve başladığını hatırlatan Doğru, o dönemde ceza infaz kurumlarının mafya, terör ve diğer suçluların infazdan uzak şekilde bulunduğu, kuralsız ve sıkıntılı bir yapıya sahip olduğunu belirtti.
Doğru, ceza infaz sistemindeki reform sürecinin önce fiziki yapılar ve güvenlik, ardından personel eğitimi ve kanuni altyapı ile başladığını ifade etti. 1999 yılında çıkarılan kanunlarla ceza infaz kurumu dışı infaz uygulamalarının temellerinin atıldığını ve denetimli serbestlik sisteminin hazırlık çalışmalarının yaklaşık 6–8 yıl sürdüğünü söyledi. Bu süreçte uluslararası örneklerin incelendiğini ve Hollanda gibi ülkelerin sistemlerinden dersler çıkarıldığını aktardı.
Denetimli serbestlik sisteminin, hükümlüye uygulanacak tedbirin isabetli olmasını sağlayan araştırmalar, raporlamalar ve takip mekanizmaları üzerinden işlediğini vurgulayan Doğru, sistemin aynı zamanda yargı kararlarının sağlıklı ve objektif olmasına da katkı sunduğunu belirtti.
Doğru, 20 yıl önce bin civarında personelle başlanan sistemin bugün binlerce çalışan ve binlerce denetimli kişiyle yürütüldüğünü, gelişimin ve etkinin önümüzdeki yıllarda daha da artacağını söyledi. Ayrıca, sistemin başarısında emeği geçen tüm genel müdürler, bakanlık yetkilileri ve proje öncüsü Hüseyin Turgut’a teşekkürlerini iletti.
Doğru konuşmasını, denetimli serbestlik sisteminin Türkiye ceza infaz sisteminde gelişmeye ve büyümeye devam edeceğine olan inancını vurgulayarak tamamladı.
Yargıtay Üyesi Yılmaz Çiftçi, panelde denetimli serbestlik sisteminin Türkiye’deki gelişimine dair değerlendirmelerde bulundu. Çiftçi, sistemin ilk 10 yılını “çıraklık ve kuruluş dönemi”, 10–20 yılları “kalfalık dönemi” ve bundan sonraki süreci “ustalık dönemi” olarak nitelendirerek, denetimli serbestliğin artık olgun bir kurum hâline geldiğini vurguladı.
Çiftçi, ceza infaz kurumu ve denetimli serbestlik personelinin yüksek donanımlı, fedakâr ve disiplinli olduğunu belirterek, “Personelimiz diğer kurum çalışanlarına göre daha yetenekli ve eğitimli. Bu nedenle birçok başsavcı, personelimizi adliyelerde görevlendirmek istemiştir.” dedi.
Konuşmasında Türkiye’nin ceza infaz politikalarına da değinen Çiftçi, özellikle uyuşturucu suçlarına ilişkin cezaların artırılmasının suç işlenmesini engellemede yeterli olmadığını gözlemlediklerini söyledi. Bu nedenle ceza infaz sisteminin daha etkin ve alternatif yöntemlerle geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Ayrıca, toplumun ve sivil toplum kuruluşlarının ceza infazına bakış açısındaki sınırlılıklara da değinen Çiftçi, hükümlülerin toplumdaki yeri konusunda farkındalık artırılması gerektiğini ifade etti. Panelde bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Çiftçi, denetimli serbestlik sisteminin önümüzdeki yıllarda daha da güçleneceğine inancını paylaştı.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı Dr. Vehbi Kadri Kamer, denetimli serbestlik sisteminin kuruluş sürecini ve Türkiye’deki önemini değerlendirdi. Kamer, sistemin 2005 yılında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulmasının isabetli bir karar olduğunu vurguladı. Bu sayede sistemin güçlü bir bütçe, deneyimli personel ve eğitim imkanlarıyla kısa sürede kurumsallaşabildiğini belirtti.
Kamer, denetimli serbestlik sisteminin uluslararası modeller incelenerek Türkiye’ye özgü olarak tasarlandığını ve bugün dünyaya örnek bir model hâline geldiğini söyledi. Bakanlık ve genel müdürlüğün desteğinin, hâkim ve savcıların sürece sahip çıkmasının başarının anahtarı olduğunu vurguladı.
Ayrıca, eğitim faaliyetlerinin önemine dikkat çeken Kamer, yüzlerce saatlik eğitimlerin ve Avrupa’daki uzmanlardan alınan tecrübelerin sistemin hızlı içselleştirilmesini sağladığını ifade etti. Personelin özverisi, sınırlı kaynaklarla bile mesaiyi aşan çabaları ve eğitimlere katılımları sayesinde sistemin başarıyla hayata geçtiğini sözlerine ekledi.
Kamer, Türkiye’deki denetimli serbestlik uygulamasının artık uluslararası alanda takip edilen bir model olduğunu belirterek, doğru projeler ve güçlü irade ile sistemin başarıya ulaşabileceğini vurguladı.
Son konuşmacı olan, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Necati Uysal, denetimli serbestlik sisteminin tarihçesi ve kuruluş sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Uysal, sistemin kurulmasında temel amaçlardan birinin ceza infaz kurumlarındaki kalabalığı azaltmak ve suçluları topluma kazandırmak olduğunu vurguladı.
Uysal, uluslararası standartların ve raporların incelenmesi, ceza infaz kurumu araştırma merkezinin kurulması ve yurt dışı çalışma ziyaretleri sayesinde Türkiye’ye özgü bir denetimli serbestlik modelinin oluşturulduğunu belirtti. Ayrıca, mali kaynak, fiziki altyapı, personel ve yasal mevzuat reformlarının sistemin başarıyla hayata geçmesinde kritik rol oynadığını ifade etti.
Konuşmasında, sistemin Türkiye’de kurulmasının zorluklarını, siyasi ve mali engelleri aşmanın yollarını ve personelin özverisini anlatan Uysal, denetimli serbestlik teşkilatının yirmi yıl içinde uluslararası alanda örnek bir model hâline geldiğini vurgulayarak emeği geçen herkese teşekkür etti.
Panelin tüm konuşmacıları, denetimli serbestlik sisteminin kuruluşundan bugüne kadar geçen süreçte emeği geçen ve katkı sunan isimler olarak, deneyimlerini paylaşarak sistemin gelişimine ışık tuttu. Kurumsal birikim, ulusal ve uluslararası perspektifler ile kişisel tecrübelerin bir araya geldiği panel, denetimli serbestlik sisteminin Türkiye’deki başarısının ve gelecekteki vizyonunun anlaşılmasına önemli katkı sağladı.



.jpeg)

.jpeg)
.jpeg)

.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)

.jpeg)


